. Korku Hikayeleri - Korku Yuvası

HRİSTİYANLIK İNANCINDA CİNLER

Sizde cinlerin sadece İslâm inancına ait varlıklar olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.

GİZEMLİ BUĞDAY BİÇEN ADAM

Anadolu yaşayan bir çiftin başına gelen korkunç hikaye sizlerle...

KORKTUKÇA OKUYACAĞINIZ BİR DEFİNE HİKEYESİ

Sitemizin en çok okunan hikayeleri arasında bulunan define hikayesi nefesinizi kesecek! Hikayeyi okurken zamanın nasıl geçtiğini anlamayacaksınız.

YAKAZA CİN KABİLESİ HAKKINDA TÜM GERÇEKLER

İsimlerini duyduğunuzda korktuğunuz, belki de korktuğunuz için üç harfliler dediğiniz cinlerin kabileleride mevcuttur.

HİÇBİR YERDE BULAMAYACAĞINIZ BÜYÜ KİTAPLARI

Arapça ve Farsça dillerinde yazılmış olan, gerçek büyü kitaplarının dosyaları çok yakında sitemizde yayınlanacaktır!

EN TEHLİKELİ CİN PADİŞAHLARI

Yüzlerce cin türünün yaşadığı evrende, elbette cinlerin en güçlüleri ve tehlikelileri mevcuttur. Cin padişahlarını öğrendikçe korkacaksınız.

cinin laneti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
cinin laneti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

➲ Cinli Ev


Birgün, işten eve geldiğimde annemi ağlarken gördüm. “Hayırdır anne, ne oldu?“ dedim. Bana, “Kardeşin... Kardeşine bak, delirdi sanki...“ diye korku dolu gözlerle bakınca yerimden fırlayıp kardeşimin bulundugu odaya girdim. Bana tuhaf gelen hiçbir şey fark etmedim. “Ahmet, birşey mi var kardeşim?“ dedim. Bana, “Hayır abi, gayet iyiyim.“ dedi. Ben de fazla üstüne gitmek istemedim. Ertesi gün yine eve geldiğimde, merdivenleri çıkarken sanki bizim evin kapısı uzaklaşıyormuş gibi tuaf bir korkuya kapıldım. Tam ne oluyor diye düşünürken, annemin çığlığını duydum. Hızlı adımlarla evin kapısına ulaştım. Elimi cebime atıp anahtarlarımı bulmaya çalıştım. Birden içerden annemin hıçkırığının dışında, hırıltılı ama insana ait olamayacak bir ses duydum. Bunu duyunca, evde biri acaba anneme mi saldırıyor diye düşünüp eve hışınla girdim. Annem ve küçük kardeşim, holde bana bakıyorlardı. “Anne, ne oldu?“ dedim. “Yine Ahmet çıldırdı. Küçük kardeşin Füsun’la bana saldırdı.“ Çok sinirlenmiştim. Ya annem bana yalan söylüyor, yada kardeşim delirdi diye düşünmeye başladım. Annemin suratına tekrar baktığımda, korku dolu gözlerle yine karşılaştım. Füsun da çok korkmuştu; ama hala şaka yapılıyor sanmıştı. (Füsun 5 yaşında) Sinirlenmiştim. Tam hızla Ahmet’in bulundugu odaya girecekken, Ahmet birden kapıda belirdi. (İnanırmısınız, ufak kardeşimden ilk defa ürkmüştüm.) Bana bakıyordu sanki düşmanca. Sonra arkasını dönüp odasına girdi. Peşinden gidip “Ahmet!“ dediğimde tekrar bana bakıp, “Beni rahat bırak abiiiiiiii!“ diye bağırdı. Sinirlenmiştim. “Seni öldürürüm oğlum! Babam, az sonra gelecek. Ya anlatırsın herşeyi yada çok fena olacak. Babama anneme saldırdığını söylerim.“ “Tamam abi ama bana biraz zaman ver. Sana herşeyi anlatacağım.“ dedi. İlk defa kardeşimin bana yalan söyledigini hissettim. O gece, herkes yatmıştı. Ben de kardeşimi izlemeye başladım. Odasına gittim, baktım uyuyordu. Tam arkamı dönmüştüm ki, sanki içimden bir ses, “Kardeşin sana bakıyor!“ dedi ve aniden döndüm; ama bakmıyordu. Sonra, “Lan oglum, manyak mısın!“ dedim kendi kendime. O gece yattım ama ne yatış! Sabaha kadar uyuyamadım. Sanki gözümü kapatınca Ahmet yanımda... Acıyorum. “Yok arkadaş, bu böyle olmuyacak.“ dedim. “En iyisi mi, yarın tüm günümü kardeşime ayırayım, onu sesizce takip edeyim.“ dedim.

 Sabah olmustu. Ben, erken kalktığım için, anneme, “Ben, saat 10 gibi dönerim.“ deyip çıktım. Ahmet de uyanmıştı. Bana candan yakın olan kardeşim, şimdi çok uzaktı. Yanıma bile gelmedi. Tam çıkarken, “Gece iyi uyudun mu?“ dedi. irkilmiştim. Ona bakmadan hemen çıktım ve kahveye gittim. Saat 10’a gelince eve hızlı adımlarla vardım. Sessizce mutfağa girdim; çünkü ordan kardeşimin odası gözüküyordu. Beni görmesin diye, daha önceden mutfağın perdelerini sıkı sıkı örtmüştüm. Sadece minik bir delik kalacak şekilde bırakıp, odayı tamamen görür bir haldeydi. Kardeşim, odadaydı ve tek başına kanepeye oturmuş, dizlerini ovuyordu. Sonra birden durdu. Benim de kanım sanki cekiliyor gibi hissetmeye başladım. Sonra birden göz göze geldik. Aman Allah’ım! Minicik delikten baktığımı hissetmişti. Çıldıracak gibi oldum. Hızlıca odasına girdim. Gözüm dönmüştü. “Lan noluyor!“ dedim, hiç tepkime yok! Ona dokununca, kaskatı oldugunu hissettim. Anneme, “Anne, koş!“ dediğim anda, elimi öyle bir tuttu ki kırılıyor sandım. Sonra hırıltılı bir sesle, “Seni öldüreceğim!“ dedi ve yere düştü. Sallanıyordu yada titreme gibi birşeydi. Sesi değişmişti. Çıglık mıydı yoksa hırıltı mı, anlayamamıştım. Annem, koşa koşa içeri girdi. “Ahmet, oglum! Ahmet’im!“ Ben, donmuş gibiydim. Sanki ayakta öylece kalmıştım. Annem bana, “Oğlum, tut! Kendine zarar verecek!“ diye bağırdıgında kendime geldim. Annemle bile tutamıyorduk sanki kardeşimi. Sonra birden kaskatı durdu. Sanki kilitlenmiş gibiydi. Kafası geriye düşmüş, gözü simsiyaha dönüşmüş gibiydi. Sanki, parmakları dönmüş, kırılmış gibi duruyorlardı. Bir noktaya bakıyordu. Annem, “Dokunma!“ dedi ve dua okumaya başladı. O arada bir defter fark ettim. Elime aldım. İçini açınca değişik bir yazı stili ile birşeyler yazılı olduğunu gördüm. Sonra, insana ait olamayacak bir sesle Ahmet bana birden, “Sakın dokunma!“ diye bağırdı. Defter, elimden düştü. Korkmuştum. Bana saldıracak sandım. Nefes alıp verişi değişmişti. Bana bakıyordu. Gözlerinin beyazlığını fark edemiyordum. Sonra kafasını sağa sola savurmaya ve garip ses yada cığlıkla, “Abi niye baktın, abi niye baktın!“ diye habire birşeyler söylüyordu. Birden kaskatı kesildi. Kolunu yavaşca kaldırdı. İşaret parmagı ile pencereyi gösterdi. Sonra bana bakarak, “Geliyor, geliyor!“ diye ağlamaya başladı. “Ne geliyor, neeeeeeeeeee!“ diye bağırdım. Annem, durmadan sureler okuyordu. Birden, “Allahu ekber, Allahu ekber!“ diye hoca ezan okuyunca, kardeşim iyice çıldırdı. Sara kırizine benzer gibi yere düşdü. Sarsılıyordu. Hoca, her “Allahu ekber!“deyişinde kardeşim cığlık atıyordu. Ve bayıldı. Annemle ben, şok içindeydik. “Ne yapabiliriz, ne!“ diye düşünmeye başladık. “Babama söyliyelim.“ dedim. Annem, “Onun inancı yok ki, inanmaz!“ “Anne, inanmıyor da bu ne! Hadi göstersin doktorluğunu!“ dedim. Çıldıracağım! Sonra kardeşim, “Abi, abi...“ demeye başladı. “Ahmet’im, canım kardeşim! Ne oluyor sana? Ne olur söyle!“ “Abi, ben yatakta değil miydim? Ne işim var burda? Bana ne olmuş ki???“ dedi. “Hatırlamıyor musun?“ dedim, “Hayır.“ dedi. “Abi, annem niye ağlıyor, niye abi?“ dedi. O sırada kapı sesi duyuldu. Babam gelmişti. “Anne, babama herşeyi anlatalım. Saklama!“ O gece babamla konuşmaya karar verdik. Tuhaf olan şey, Ahmet hiçbir zaman babamın yanında garip olmuyordu. Gayet normaldi. O gece, babam viskisini yudumluyor, hasta raporlarını inceliyordu. Kapıya vurdum, yanına girdim. “Ne oldu Murat?“ dedi. Babama, “Ahmet...“ dedim. Ama bir kere nefes alıp verdim. (Babamla sakin konuşmak istiyordum. Yaşım 25 olmasına rağmen, hala ondan çekiniyordum.) Babama, “Seninle birşey konuşmak istiyorum.“ dedim. O, “Şimdi olmaz. Önemli bir ameliyatım var ertesi gün. Raporları incelemem gerek!“ dedi; ama ben anlatmaya kararlıydım. “Ahmet...“ dedim. “Lütfen baba, sadece dinle. Çok önemli...“ deyince, “Tamam, ama kısa tut!“ dedi. Babam, sakindi. Bugünki tüm olanı biteni anlattım. Beni sakince dinledi. Sonra birden, “Hadi ordan, ben öyle şeylere inanmam! Tamam, bu kadar yeter! Çık dışarı, çalışmam gerek!“ dedi. Çok sinirlenmiştim. Tam kapıya yönelmiştim ki, Ahmet’in odasından korkunç bir çığlık yükseldi. Evin ışıkları gidip gidip geliyordu. Ürkünçtü. Ev, sanki kolonlardan çatırdıyordu. Dönüp babama baktım. “Buyur baba, hadi açıkla bu olayı.“ dedim. “Kötü bir rüya görmüştür.“ dedi. Sonra Ahmet’in odasına yöneldik. Babama, “Peki ışıklar niye gidip geldi?“ dedim. Bana,“Bu kadar salak olma. 21. yüzyılda yaşıyoruz.“ dedi. Ahmet’in odasına yaklaştıgımızda, acık olan kapı birden kapandı ve içerden kilitlendi.

 Babam, “Neler oluyor böyle!“ dedi. Sonra kardeşimin çığlıkları odadan yükselmeye başladı. Babamı ilk defa paniklemiş gördüm. Bana, “Kapıyı kır!“ dedi. “Kır şu kapıyı, ne bakıyorsun!“ Kapıyı kırdım. İçeri girdiğimizde, Ahmet duvarın köşesine geçmiş, sırtı bize dönük oturuyordu. Hırltılı hırıltılı, “Sizi öldürecem, sizi öldürecem!“ diyordu. Annem de gelmişti. Kadıncağız, sesli olarak sureler okumaya başladı. Babam, “Ne yapıyorsun sen!“ dedi. Ahmet, sureleri duydukça cığlık atıyordu. Sonra sırtının üstüne yere düştü. Ağzından köpükler geliyordu. Babam, “Sara krizi geçiriyor.“ diye yanına gitti. Ben, Ahmet’i tutmaya çalışıyordum. Krizi geçmişti. Uyandı. “Baba, abi... Ne oluyor? Ne işim var benim yerde!“ diye ağlamaya başladı. Babam bana, “Sen, bu gece kardeşinle yat. Yarın, bie psikoloğa gösteririz.“ dedi. Babama, “Baba, bu piskoloktan öte!“ dedim. Bana, “Konuşma, ne o zaman söyle!“ dedi. Onunla tartışmaya giremezdim. Herkes odadan cıktı. “Ahmetim, canım kardeşim. Ne oluyor sana!“ “Abi, bana birşey mi oluyor?“ dedi. Unutmuş gibiydi. “Tamam, birşey yok.“ dedim; ama unuttugunu sanmıyordum. “Hadi gel, yatalım.“ dedim. Kardeşimi koynuma alarak yattık ve konuşmaya başladık. Ben, ona, “Hani bana herşeyi anlatacaktın.“ deyince, “Abi, sana herşeyi söylemek isterim; ama söylersem beni öldüreceklerini söylediler.“ “Kim onlar, kim?“ dedim. “Lütfen abi, beni zorlama!“ dedi. Yatmadan önce okulda ögrendigim duayı okudum. “Ah!“ dedim. “Neden daha önce annemi dinleyip Kur’an ögrenmedim ki!“ diye içimden geçirdim. Kardeşim, uyumuştu; bense hala düşünüyordum. Bir ara gözümü kapattım. Odada sanki hafif bir rüzgâr estiğini hissettim. Korkuya kapılıp hemen sağa sola dikkat kesildim. Kardeşimin yere düştügünde işaret etigi pencere tarafına baktım. “Acaba açık mıydı?“ diye. Açık değildi. Odada sağı solu inceleye inceleye, aklıma güzel şeyler getirmeye calışarak ve yine sağa sola bakarak tam uyuyacaktım ki bir şey dikkatimi çekti. Kardeşimin duvarda bir resmi vardı. Güzel bir resim... Hep bir noktaya bakıyor gibi durur, yani yatarken gözlerine bakıyor gibi gözükmez; ama sanki beni izliyor gibiydi. Rahatsız olmuştum. Kalktım, resmi kaldırdım. 

Tekrar kardeşimin yanına yatarak bildigim duayı daha çok tekrar tekrar okudum. Oda sessizdi. Gözümü kapadım. Sonra kapının açıldığını hissettim. Yine dikkat kesildim. Kapı yönüne baktım. Kapı, gercekten açıktı. Sonra yine dua okumaya basladım. Korkmuyacaktım; çünkü gücü kudreti sonsuz olana (Allah’a) sıgınmıştım. İnancım, o gece doruk noktasındaydı. İçimden bir şey, “Sakın korkma!“ diyordu. Sonra gözümü yumdum. Ayak tarafımda bir ağırlık hissettim. Sanki yatağa biri çıkmıştı. Yavaş yavaş göğsüme doğru çıkıyordu.Ama korkmuyacaktım. Sonra bedenimi sıkıştırdığını hissettim. Gözümü açtım ama kafamı çeviremiyordum. Birden, “Senden değil, seni Yaratan’dan korkarım.“ dedim. Bunu deyince ağırlık sanki iyice arttı. İçimden, “Lütfen anne gel, lütfen anne gel!“ diye ağlamaya basladım. Evet, içimden ağlıyordum. Sonra kapı açıldı. Ağırlık kayboldu. Kafamı kaldırdım ki annem. “Anne, anne! İyi ki geldin.“ dedim. Annemde ise hiç ses yok. “Anne,“ dedim. “Oğlum, sen istersen odana geç. Ben, kardeşinle kalırım.“ dedi. “Yok, ben kalırım.“ dedim. “Oglum,“ dedi. “Hemen kalk!“ Şöyle bir anneme baktım; ama aman Allah’ım! “Annem olamazsın sen! Nesin sen? Kimsin sen?“ Ses çıkarmadı. Öylece bakıyordu. Ayakları tersti. Dua okumaya başladım. Sonra nasıl oldu anlamadım, bir şekilde kayboldu. Kardeşimi o gece yanlız bırakmamam gerektiğini anlamıştım. Ne yapmam gerektiğini düşünürken uyuya kalmışım. Çok ilginçti. Rüyamda, uzun karanlık bir koridorda yürüyorumdum. Sonra önümde Ahmet’in olduğunu fark ettim. Ona doğru koştukça, o uzaklasıyordu. “Ahmet, dur! Ahmet, dur kardeşim!“ diye bagırıyordum. O, “Abi, yardım et abiiiiiiiiiiiii!“ diye birden kayboldu. Ben, daha hızlı koşmaya basladım. Yetişemiyecegimi anlayınca durdum. İçimden bir şey, “Geriye dön!“ diyordu. “Geriye dön...“ Nefes nefese idim. Dönünce Ahmet birden boğazıma sarıldı. Sıkıyordu. Resmen boğuluyordum. Gözlerimi açtığımda Ahmet’in beni boğuyor olduğunu ve annemin beni hıçkırıklar içinde kurtarmaya çalıştığını fark edince, Ahmet’i üstümden attım. Bana bakarak gülüyordu. “Seni boğacağımı söyledim, seni boğacağımı söyledim!“ diye gülüyordu. Duvara doğru dönerek duvarı tırnakları ile kazımaya başladı. Bunu görünce üstüne atladım. Anneme, “Onu yatağa bağlayalım.“ dedim. Annem’le kardeşimi yatağa bağladık. Kardeşim, iyice çıldırdı. Bana, “Pis homo, pis homo! Sakın hocayı getirme, sakın! Yoksa seni bec......im!“ diyordu. Nerden anlamıştı hocayı? Babam, sabah erken gitmişti işe. Saat 7:00 gibi ameliyata girecekti. Gitmeden anneme, “Ahmet’i hastaneye getir. Onu psikoloğa gösterelim.“ demiş. Anneme, “Ben şimdi geliyorum.“ diye evden çıktım. Bir hoca bulacaktım. Arkadaşımın tavsiyesi ile bir hoca buldum. Ona her şeyi anlattım ve bizim eve getirdim. Beraber merdivenleri cıkarken, hoca dua okumaya basladı. Annem, bizim geldiğimizi gördüğü için kapıyı açık bırakmıştı. Biz kapıya yanaşınca, kapı birden kapandı. Annem, kapıyı tekrar açtı. Ben, içeri girdim; hoca ise girmedi. Bana bakarak, “Ben, ilk etapta giremem.“ dedi. “Neden?“ diye sordugumda, “Bu ev, hiç hayırlı değil. Size burayı kim ve ne zaman sattı?“ “Ne alakası var!“ dedim. “Size burayı satan kişinin başına da aynı olaylar gelmişti.“ “Peki sen nerden biliyorsun?“ dedim. “Satan şahıs, çok ucuza sattı.“ ve hiç bir şey demedi. Bana, “Beni sana kim önerdi?“ dedi. “Arkadaşım Dursun.“ dedim. “O zaman ara Dursun’u!“ “Niye ki?“ dedim. “Sen, ara Dursun’u!“ Aradım. “Ya Dursun, bugün yanına ugradım ya,“ “Alo, evet dinliyorum seni...“ “Bana bir hoca bul diye.“ Dursun, birden telefonda gülmeye başladı. Bana, “Sen içtin mi?“ diye sordu. “Hayır, ne alakası var! Şimdi dedim ya!“ “Arkadaşım, beni geçen sen memleketime ugurlamadın mı?“ deyince şok geçirdim yani. “Sen hala gelmedin mi? Evet, o zaman ben kimle konuştum?“ derken, “Ooooo, hadi işim var. Bitince ararım.“ deyip suratıma kapattı telefonu. “Neler oluyor?“ diye düşünürken, hoca hızla kardeşimin bulundugu odaya girdi. Ben, donakalmıştım. “Sen... Sen kimsin o zaman!“ diyebilmişim sadece. Hoca girince kardeşim, “Sen, sen! Seni tanıyorum!“ diye korkunç bir çığlık attı. Hoca, kardeşime, “Yaradan Rabb’in adına! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Seni zavallı!“ dedi ve sureler okumaya başladı. Ben, hâlâ neler olduğunu çözememiştim. Bu şahıs, kimdi? Sonra kardeşimle konuşmaya başladı. “Bu insanları rahat bırak!“ dedi. Kardeşim, “Abi, abi! Çıkar onu odadan!“ diye ağlamaya başladı. Ben, hala telefonun şokunu yaşıyordum. Sonra bu şahıs, bana, “Hadi kardeşini sıkı tut!“ dedi. Annemi de çağırdı; ama tutmadan önce abdest almamızı istedi. Aldık. Yani annemin bana gösterdiği şekilde. 

Sonra kardeşimin yanına gittik. Hoca, baş ucunda Kur’an okumaya başladı. Bize, “Hadi, şimdi tutun!“ deyince, annemle ben hemen tuttuk. Kardeşim, çığlık atıyordu. Gözleri, siyahla kan kırmızısı şeklinde değişip duruyordu. Sonra yatağı sallanmaya başladı. Odadaki gardrop kapakları açılıp kapanıyordu. Mutfaktan tabak kırılma sesleri geliyordu. Lambalar açılıp kapanırken, bizim bulundugumuz odadaki lamba ise patladı. Sonra ani bi sessizlik oldu. Kardeşim, bayılmıştı. “Bitti mi?“ dedim, hoca olarak getirdiğim şahısa dönerek. “Hayır, burada kaldığınız sürece hiç bitmez.“ dedi. “Sizden önce, burda bir aile yaşardı. Çok güzel bir aileydi. Sonra küçük oğullarında paranormal bir durum meydana geldi. Başlangıcında, oğulları gece su içmeye kalkmış. Koridorda yürürken, şu an bulunduğumuz odanın kapısı acılmış. O zaman, bu odayı sadece misafirler için kullanırlarmış. Çocuk, kim açtı diye içeri girdiğinde, kapı birden kapanmış ve çocuğun içerden çığlığı yükselmiş.“ “Ve sonra?“ dedigimde, “Tamam, bu kadar. Sonrası sondu zaten.“ dedi. Bana, “Sen, Kur’an bilir misin?“ “Hayır!“ dedim. “Ya sen teyze?“ dedi. Annem, “Biraz...“ dedi. Bana dönerek, “Niye öğrenmedin?“ dedi. Cevap veremedim. “Hayır ve şerrin Allah’tan geldiğini biliyor musun?“ dedi. “Evet.“ dedim. “Babanın inancı nasıl?“ diye sorunca yine cevap veremedim. Bana, “İşte, sizin zayıf halkanız bu!“ dedi. “Burdan üç gün içinde taşının, yoksa ailenizden biri zarar görecek.“ dedi. “Ne! Taşınmak mı! Babama bunu nasıl kabul ettiririm?“ diyince, “Bu, beni ilgilendirmez.“ dedi. Kapıya doğru yöneldi. Gidiyordu. Sonra bana dış kapıdan bakarak, “Hani su içmeye giden çoçuk vardı ya...“ Hiçbir şey diyemedim. Sadece, “Evet?“ şeklinde kafamı salladım. “O, bendim.“ deyip hızla uzaklaştı.Hızlıca ayağa kalktım. Kapıya koştum. Daha sorularım bitmemişti. Ama o çoktan gitmişti. O gün hoca öyle diyince, annemle, “Artık bu evde kalamayız.“ diye konuştuk. Kardeşim de kendine gelmişti babamı zor bela ikna ettik. Hem de tam da üçüncü günde. (burda, babamın başına bişey geldi ve şimdi dini bütün bir insan oldu) Ve o evden taşındık. 

Aradan üç yıl geçmişti. Birgün, o mahalleye işim düşmüştü. gittiğimde, “Eve de bakayım.“ dedim. Kocaman bir bahçesi vardı. Ev, üç katlıydı. Babam, orayı bir mütahite vermişti. Yıkılsın, evler yapılsın diye; ama mütahitin yıkım işlerinde hep aksilikler olmuş. İşcilerden biri, aklını kaçırmış, biri de ağır yaralanmıştı. Mütahit de yıkamıyacagını anlayınca, o ev öylece kaderine terk edilmişti. Bahçe kapısına kilit vurmuşlardı ve “İçeri girmek tehlikeli ve yasaktır!“ diye bir tabela asılıydı. Evin bahcesine bakarak geçerken, evin kapısının aralandıgını gördüm. Ev, sanki beni cagırıyordu. Arkama bakmadan dönüp gittim ve bir daha o mahalleye, hatta o evin bir mil yakınına bile yaklaşmadım.

➲Gizemli Ev






Öncelikle olarak bu içimdeki sıkıntıdan kurtulmak istiyorum. Ben 36 yaşında İngilizce öğretmeniyim. Ama anlatacaklarım 16 yıl önce köyümüzde yaşanan olayla ilgili. Keşke söylediklerim ve olanlar yalan olsaydı da anlatmasaydım. Ne yazıkki öyle olmadı.. Olayı uzatmadan anlatayım.. Bizim köyde sürekli elektrikler kesilir, bilmem ne arızasından dolayı felan.. O gece kahveden çıktım eve gidiyordum, elimde abur cuburlarım vardı evde yerim diye almıştım. Yaklaşık olarak 20-25 dakika yürüdükten sonra, gözüme o eski ev takıldı. Kuran kursunda hoca anlatmıştı, bu ev sahipli diye.. O yüzden hiç zaman kaybetmeden yürümeye devam ettim.. Bizim köyde gece 10'dan sonra hayat biter. Yani kimse dışarı çıkmaz, herkes zamanını evde geçirir. Bizde arkadaşlarla hep dışarıda takılırdık.

O gece cinci hocaya gidip ondan, sahipli ev hakkında bilgi alacaktık. Hazine falan olabilir sonuçta. Zaman kaybetmeden eve vardık, hocanın evini affedersiniz bok götürüyordu. Bu ne iğrenç kokudur diyerek birbirimize bakıyorduk. Hoca 2.kattan seslendi girin içeri diye. Bizde daldık içeri, arkadaş korkudan gelmeyecem falan dedi, biz 2 kişi içeri girdik. Duvarlarda tüm resimler ters çevrilmiş, duvarda Arapça kelimeler falan vardı. Hocanın yanına çıktık, oturun hele dedi. Derdimizi anlattık, hoca "o eve gitmeyin ha sakın" dedi. O evi Marid cinleri sahiplenmiş. Hoca da zaten iki tane cinle evli olduğunu biliyorduk, daha rahatsız etmeden gidelim dedik. Dışarı çıkar çıkmaz, evden köpek havlama sesleri duyduk, içeri de köpek yoktu halbuki.. Refleks olarak küfür ede ede kaçtık.. Soluklanınca hemen iddiaya girdik, o eve kim girer diye.. O an hepimiz sustuk, bence hepimiz girelim dedim.

Evlere dağıldık ve 1 saat sonra tekrar buluştuk. Yamaçtaki o eve yarım saat sonra vardık, kapının etrafında bir kaç tane gölge gördük, sanki sohbet ediyor gibiydiler. Yanımıza kuran almıştık, yavaş adımlarla ilerledik. Baykuş ötmeye , köpekler havlamaya başlamıştı. Biz bu durumdan keyif almıyorduk ama biri bizi eve çekiyordu. Zaten öylede oldu eve girdik. Evin tadilatı olmadığı için çökme sorunu vardı, yavaş yavaş ilerliyorduk, size yemin ederim yukarıdan gülme sesi geldi, yani tüylerim diken diken olmuştu. O an arkadaşım camdan birşeyin bize baktığını gördü, bizde dalga geçiyor diye rehavete kapıldık, öyle değilmiş, yukarı çıkınca, alttan yürüme sesleri duyduk, sanki biri bizi takip ediyordu. Hemen evden çıkalım diye yalvardım arkadaşlara, tekrar alt kata indik, kapı kapanmıştı açılmıyordu. Zorladık açılmadı, diğer yollara bakmaya başladık ama nafile.. Aradan 5-10 dakika geçti kapı açıldı, inanamadık çünkü kapıyı açan cinci hocaydı, çabuk çıkın kaçın diye sürekli bağırdı, kendisi orada kaldı. Biz koşa koşa köye vardık. Elektrikler olmadığı için bizim evde kaldık arkadaşlarla.. Sonraki gün öğrendik, o evin altında çok fazla miktarda gömü varmış. Bilmem ne kralının kızının eviymiş zamanında.. Ömrüm boyunca ben böyle cinlere inanmazdım ama artık kesinlikle inanıyorum. Sizde dikkatli olun.

➲ Tek Başına Evde Kalmak

korku hikayeleri

*Part 1*

Merhabalar ben Hilal, 13 yaşındayken yani ilkokul yedinci sınıfa giderken size başımdan geçen bir olayı anlatmak istiyorum. Ben 7. Sınıfa giderken yarıyıl tatili araya girmişti. Küçük kardeşim senem jimnastik spor dalında çok iyi olduğu için aile büyüklerim onu bir spor salonuna yazdırmıştı. Bu onun için iyi olsa da benim için pek güzel olmamıştı. Çünkü kardeşim Senem spor salonuna gidince evde tek başıma kalıyordum. Annem küçük sayılmadığım halde evin kapısını gündüzleri kimseye açmamam konusunda beni uyarmıştı.

Annem ve kardeşim dışarı çıkmış ve bende ders çalışmaya devam ediyordum. Aradan yarım ya da 1 saat geçmişti. Ders çalışmaktan sıkıldım ve evin salonuna geçip biraz kitap okumak ve kafa dağıtmak için oturdum. Kendi halimde sakin sakin otururken birden mutfaktan gelen ses ile yerimden fırlamam bir olmuştu. Yapım gereği çok küçük seslerden bile tırsıyordum. Bu sesin ne olduğunu o kadar merak ettiğim kadar gitmeye de fazla cesaret edemiyordum. Koltukta hiç kıpırdamadan ve ses çıkarmadan oturmaya çalışıyor ve bu sesin gitmesi için dua ediyordum.

Sessiz Bekleyiş - Part 2

Sessizce beklemeye devam ettim ve sonunda sesin durduğunu fark ettim. Bir ara çok susadım ama mutfağa gitmeye korktuğum için susuz kalmayı tercih ettim. Daha sonra çantamda su olduğunu fark ettim ve hemen bir çırpıda koşup alıp geldim. Sessiz ortam olunca daha çok korkacak olduğum için hemen televizyonu açma gereği duydum. Ancak kumandayı bulamadım ve bir çırpıda koşup odama gittim.
Odama gider gitmez olayın etkisi ile yatağa girip yorganın altında saatlerce bekledim. Bir ara göz ucuyla dışarıya baktım ve birde ne göreyim dolabımın kapağı açıktı. İlk önce rüzgarın etkisiyle olduğunu sandım ancak bu imkansızdı. Çünkü kardeşimin dolabı dışarıya daha yakın olmasına rağmen onunki kapalıydı. Bir süre nefes nefese kaldım ve annemler gelene kadar kalbim duracak gibi yatağın altında bekledim.


Sonunda Geldiler – Part 3


Sonunda evin kapısı açıldı ve annemler gelmişti. Bir anda koşarak yanlarına gittim ve olayı onlara teker teker anlattım. Annem bu olaylara çok gümüştü ancak gülünecek çok bir şey yoktu. Sen rüya görmüşsün falan dedi ama eminim rüya değildi bu yaşadıklarım. Sonra kanıtlamak için mutfağa götürdüm annemi ve annem sabah bıraktığım gibi dedi ve hiçbir gariplik yok dedi. Sonrasında ise dolabımın kapağının açık olduğunu göstermek için götürdüm ve ne göreyim dolabımın kapağı açık değil kapanmıştı. Bu olayın nasıl olduğunu anlamak pek mümkün değil.
Evde bu süreden sonra tek kalmaktan korktuğum için kendimi kötü hissetsem dahi kardeşim ile beraber spor salonuna bende gitmeye başladım. Ama oy gün o evde neler olduğunu hala anlamış değilim. Ve hala çok korkuyorum.

➲ BEBEK CİNİN LANETİ +18

korku-hikayeleri
Ben 24 yaşında İstanbul’da ikamet eden bir kişiyim. Anlatacaklarım bundan 6 yıl önce yaşanmıştır. Aslen Çankırılı olup anlatacaklarım buranın köyünde gerçekleşmiştir. Her yıl düzenli olarak ailem ile memlekete giderdim yazları. Köyün karanlık bir geçmişi olduğunu köyün yaşlı amcalarından dinler, dinlerken ürpermiyor değildim. Köyün üst kısmında eski çağdan...
»DEVAMINI OKU«

➲ CİNLERİN GÖLE ATTIĞI KIZ +18

korku-hikayeleri
Evet arkadaşlar yine cinli, perili, cesetli, askerli, karılı ve kızlı bir hikaye anlatacağım. Bu çok enteresan ve anasının amı dedirtecek bir hikaye. Şahsen ben böyle bir olaya nasıl denk geldim bilmiyorum. Bilmekte istemiyorum. Zaten başım cinler ve perilerle dolu üstüne bir de bununla uğraşınca hepten siki tutuyordum amk. Her neyse uzatmadan hikayemize geçelim...
»DEVAMINI OKU«

➲ BEŞ SENE CİNLERLE BOĞUŞTUK +18

korku-hikayeleri
Evet arkadaşlar size belki uzun, belki kısa bir hikaye anlatacağım. Ürkütücü olduğu kadar komik ve aptalca bir serüven aslında bu. Neyse sözü uzatmadan başlayayım. Benim define avcısı bir dedem var amk. Adam 80 yaşında ama hâlâ “oradan buradan define çıkaracağım, şurayı kazalım burayı kazalım.” diye tutturuyor. Zilyon kere başımıza bela aldık onun yüzünden...
»DEVAMINI OKU«

➲ NESİLDEN NESİLE GEÇEN MUSALLAT +18

korku-hikayeleri
Anlatacağım olay tamamen gerçektir. 18 temmuz 2005 Sabahı kahvaltıya kalkmıştım. Fakat evde kimseler yoktu. Annemi aradım. "Nerdesiniz anne kimse evde yok?" Ağlamaklı bir sesle, "Dedeni kaybettik oğlum." Ben olduğum yerde çöktüm ağladım. Hemen apar topar köye gittim. Dedemin üstünde bir beyaz örtü, onun üstünde bir bıçak. Ağlaya ağlaya dualarımızı okuyup...
»DEVAMINI OKU«

➲ CİNLERLE İLK İLETİŞİMİM +18

korku-hikayeleri
34 yaşındayım. 35 yani yolun yarısına az kaldı. Şu sıralar mecburi olarak akdeniz bölgesinde yer alan bir ilimizde yaşıyorum. Bekarım ve bekar kalacağım. Sebebini hikaye içinde bulacaksınız. Kimseyi kolundan çekip ne olursun oku demiyorum. Bu hususta anlaşalım. Takip edenler olursa devam ederek ilerleyeceğim, alakasız kaldığınız anda yazmayacağım. Üç günüm boş ve lanet...
»DEVAMINI OKU«

➲ LUNAPARKTA BAŞLAYAN OLAYLAR +18

korku-hikayeleri
Üniversite 1. sınıf bitti. Yaz tatilini boş geçirmeyelim diye peder bizi iş bulmaya yolladı. Benim kardeşimin arkadaşı da lunaparkta çalışıyormuş. Sonra dedi ki gel birlikte çalışalım. Gittim lunaparka lan az kaldı, sigara içeceğim elim ayağım tutuştu. Gittik lunaparka orada 2 tane dayı var. Gişede oturanlar bana işi falan anlattılar. Böyle böyle yapacaksın diye. Tamam dedik başladım...
»DEVAMINI OKU«

➲ CİNLERLE BİR GÜN +18

korku-hikayeleri
12 yaşında yaşadığım bu olayda bir çok şey benim için anlam ifade etmeye başlamıştı. O zamanlar inanmakla inanmamak arasında ki ince çizgide gidip geliyordum sürekli. Ateist değildim fakat bir şeylere de inancım yoktu. 12 yaşındaydım ve her şey çok normalmiş gibi gözüküyordu. Sıradan bir hayat sürüyordum. Hiperaktif bir çocukluk dönemi geçirdiğim için benimle...
»DEVAMINI OKU«

➲ BİR CİN TRAVMASI +18

korku-hikayeleri
Geçen aydan bu yana yaşanılan 22 günlük bir musallat olayını bir arkadaşımın ağzından size aktaracağım beyler. Olay gerçek. Kurgu falan değil. Şuan yanımda o da. Derin derin bakıyor ekrana amk. Şuan yazdıklarımı okuduğu halde tepki vermiyor piç. Görüyorum yazdıklarını devam et diyor amk. Öldürecek beni bu piç. Neyse beyler. Rezervleri alın, kemerleri bağlayın...
»DEVAMINI OKU«