. Korku Hikayeleri - Korku Yuvası

HRİSTİYANLIK İNANCINDA CİNLER

Sizde cinlerin sadece İslâm inancına ait varlıklar olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.

GİZEMLİ BUĞDAY BİÇEN ADAM

Anadolu yaşayan bir çiftin başına gelen korkunç hikaye sizlerle...

KORKTUKÇA OKUYACAĞINIZ BİR DEFİNE HİKEYESİ

Sitemizin en çok okunan hikayeleri arasında bulunan define hikayesi nefesinizi kesecek! Hikayeyi okurken zamanın nasıl geçtiğini anlamayacaksınız.

YAKAZA CİN KABİLESİ HAKKINDA TÜM GERÇEKLER

İsimlerini duyduğunuzda korktuğunuz, belki de korktuğunuz için üç harfliler dediğiniz cinlerin kabileleride mevcuttur.

HİÇBİR YERDE BULAMAYACAĞINIZ BÜYÜ KİTAPLARI

Arapça ve Farsça dillerinde yazılmış olan, gerçek büyü kitaplarının dosyaları çok yakında sitemizde yayınlanacaktır!

EN TEHLİKELİ CİN PADİŞAHLARI

Yüzlerce cin türünün yaşadığı evrende, elbette cinlerin en güçlüleri ve tehlikelileri mevcuttur. Cin padişahlarını öğrendikçe korkacaksınız.

➲İmam ve Çarşaflı Kadın

Urfa'da imamlık yapan Hasan S.., sabah namazını kıldırmak için abdestini alıp caminin yolunu tutar. Camiye giden yol mezarın yanından geçmektedir. Hasan hoca yolun yarısına geldiğinde, siyah çarşaflı bir kadının mezarlık kapısından ağladığını görür. Hoca seslenmiş ancak kadın ağlamaya devam etmiş. Hoca bir yandan namazı kaçırmamak için yola koyulacağı sırada, kadın oğlunun öldüğünü söyleyerek hocadan ona yardım etmesini istedi. Hoca, oğlun nerede diye sordu kadına.. Kadın beni takip et deyince, hoca mesafeli bir şekilde kadını takip etti. Mezarlığın içinde bulunan harabe bir eve girince hoca durup kadına seslenmiş. Ancak zifiri karanlıkta kaybolan kadına bağırarak bulamamış. Harabe eve gireceği sırada evin içinden 4-5 köpek çıkarak hocayı kovalamışlar. Hoca soluk soluğa camiye gelip namazını kıldırınca, cemaate durumu anlatmış. Sabaha doğru o eve gittiklerinde, ne kadın varmış nede öldüğünü iddia ettiği oğlu.. O kadının cinni olduğunu anlayan hoca, cemaat korkmasın diye konuyu kapatmış ancak o günden sonra yolu uzatarak gitti hep camiye..

➲Öğretmenin İntihar Mektubu



Kadir öğretmen Denizli'nin bir köyünde 1990 senesinde öğretmenlik yapmaktadır. Kadir öğretmen belli olaylar yaşadıktan sonra intihar etmiştir. İntihar ettikten sonra kadir öğretmenin evinde şu intihar mektubu çıkmıştır ve mektupta şöyle yazmaktadır:

"Ben Kadir Öz, 1964 doğumlu sınıf öğretmeniyim. Bu mektup bir intihar mektubudur. Bu köye geldiğimde her şey güzeldi, insanın hayallerini süsleyen köyler olur ya, aynı o şekilde. Köyde bana muhtarın kalmam için verdiği yer, yıkıldı yıkılacak bir evdi. 1-2 ay güzel geçti. Bir gece uyuduğum sırada evimin kapısı çaldı, öğrencilerinden Halil İbrahim, "hocam yetiş babama bir şeyler oluyor. Sizden başka kimse yardım edemez" deyince apar topar düştüm peşime.. O önden gidiyor ben arkadan, ona bağırıyorum nerede eviniz diye, ses vermiyor, koşmaya devam ediyordu. Bir süre sonra harabe olmuş bir evin önünde durdu. Hocam hocam deyip elimden tutup beni içeri soktu. Evde kimse yoktu. Evde ilerlediğim sırada kapı arkamdan sertçe kapandı, Halil İbrahim birden gözden kayboldu. Bende korkudan evden çıkıp, kendi evime koşmaya başladım. Eve varır varmaz gusül abdesti aldım. Cenabet gezdiğimden değil ne olur ne olmaz. Sabah olunca Halil İbrahim'i yanıma çağırdım, kulağını çektim ve "Dün gece neden beni o eve götürdün?" diye sorunca, yok hocam kuran çarpsın ki evdeydim. İsterseniz babama sorun dedi. Onu gönderdim. Beni korku sarmıştı. O günden itibaren her gece evim taşlandı. Yaklaşık üç gün boyunca taşlandı.. Dün gece de, yaşlı bir kadın evimin önüne geldi, bana sürekli bu evden çık deyip durdu. Ben çığlık atınca hızlı adımlarla uzaklaştı benden.. Uyurum dedim, uyuduğum anda ev deprem oluyor gibi sallanıyor, yatarken odamın kapısının önünde beni izleyenleri görüyorum, hissediyorum.. Sabaha kadar uyumadım. Şuan da intihar edeceğim. Ne kadar günah olduğunu bilsem de yapacağım. Aileme bu mektubu vermeyin.. Elveda"

Kadir hoca evinde kendini asarak intihar etti. Söylenene göre kaldığı ev, daha önce musallata uğrayıp ölen bir aileye aitti.

➲Öğretmenin Günlüğü



Mustafa öğretmen 1982 yılında Muğla'nın bir köyünde öğretmenlik yapmaktadır. Mustafa öğretmende kendi halinde yaşayan ve köylüler tarafından oldukça sevilmektedir. Ancak belli bir süre sonra hayatında oldukça değişik olaylar olmuştur. Gelin hep beraber bu olayları Mustafa öğretmenin kendi cümleleriyle okuyalım.


Mustafa öğretmenin günlüğünden ;


'' 10 ocak 1982, bugün sıradan bir gün geçirdim. Öğrencilerime alfabeyi ve eğik yazmayı öğrettim. Yarın da etkinlik yaptıracağım. Kaldığım ev geceleri soğuk oluyor, çamurdan olduğu için soğuğu hissediyorum ama ne yapalım görev aşkı ağır basıyor. Bugünlük yazacaklarım bu kadar "


'' 20 ocak 1982, bugün öğrencilerimle kırları dolaştık, herşey güzeldi lakin köyde telefon olmadığı için uzun süredir anamı babamı arayamadım. Özledim onları.. Canım annem babam onları seviyorum.. Ayrıca bugün evime yaşlı bir teyze geldi, yemek getirdi çok mutlu oldum köyde ilk defa gördüm onu, belkide ben öyle sanmışımdır. Umarım öyledir. Bugünlük bu kadar yeter "


" 23 ocak 1982 bugün evdeyim, şehre inip evdekileri aradım gayet iyiymişler çok mutlu oldum. Lakin geceleri artık uyuyamama durumu oluyor bende. Yalnız olmaktan mı bilmiyorum sanki biri Mustafa diye bağırıyor ben uyurken. Korku değil de huzursuz hissediyorum, köyde başka kalacak ev olmadığı için idare ediyorum. Bugün de aynı şeyler olursa Muhtarı gideceğim. "


" 24 ocak 1982, dün uyuduğum esnada şiddetli kapı çalması ile uyandım. Kapıyı açtım ancak kimse yoktu. Elektrik gittiği için ışığı da açamadım o an arkamda bir el hissettim lakin kimse yoktu. Artık kafayı yeme noktasına geldim. Muhtara anlatıyorum gülüyor geçiyor, çok okudun delirdin bu yüzden diye şakalar yapıyor. Evin içinde gölgeler görüyorum mutfağa gidiyorum gölgeleri görüyorum, yatarken aynı.. Tuvalet evin dışında olduğu için dışarı tuvalet yapmaya bile korkar oldum, tuvalete girdiğim esnada tuvalet kapısı çalıyor, ışığı sönüyor. Hiç rahat değilim huzursuzum.. "


" 28 ocak 1982, dün yine o yaşlı teyze geldi çorba yaptım sana dedi, kurt gibi açtım. Sofraya oturdum çorbayı açtım kan ve iğrenç kokan kemikler vardı.. Köpek ölüsü gibi kokuyordu.. Hemen dışarı attım.. Koku hala evin içinde artık kime anlatacam derdimi bilmiyorum, şehre inip doktora gözükeceğim.. Tabi araba bulursam.. "


" 30 ocak 1982, dün gece stres atmak için kahvedeydim. Herkes bir kadının köyde dolaşıp tavukları çaldığını, camlara taş attığını ve huzursuzluk olduğu konuşuluyordu. Gece geç çıktım kahveden eve dönerken ışıklar olmadığı için önümü bile görmem zordu. Ay ışığı ile gidiyordum. Önümde köpek ordusu gördüm bir tane köpeği öldürmüşler onu yiyordular, hoşt dememe rağmen kaçmadılar direk hızlı adımlarla eve doğru geldim. Lakin eve girdiğimde kapı açıktı, içeride siyah örtü giymiş 4-5 kişi vardı. Kimsiniz diye bağırdım, sinkaflı kelimeler kullandım. Cevap vermediler aynı anda kalktılar evden çıktılar. Sonra ben bayılmışım kalktım ve şuan şu satırları yazıyorum. Yarın hocaya gözükeceğim. "


" 3 şubat 1982, yazamadım ama hoca da çare olamadı. Dua okudukça daha kötü oluyor sanki. Evimin camına taş atılıp kırıldığı için geceleri üşüyorum. Az önce yine kapı çaldı lakin kimse yok, ya ben deliriyorum ya da cidden bişiler var. Öğrencilerime bile alay konusu oldum. Daha fazla yaşamak istemiyorum, kendimi zor tutuyorum.. "


" 5 şubat 1982, bu bir intihar notudur. Artık kendimi kontrol edemiyorum kendime zarar vermeye başladım okula da gitmiyorum. Şuan bile karşımda gölgeler hissediyorum, bana bakıp güldüklerini hissediyorum. Artık yaşamak istemiyorum Allah bağışlasın beni, anne ve baba bu not elinize geçerse sizi çok seviyorum sakın ola ki ağlamayın hakkınızı helal edin.. "


7 şubat 1982 de Mustafa öğretmenin cesedi evinde bulundu.. Bıçakla el bileklerini kesip canına kıymış, duvar da İbranice ölüm kelimesi yazılı olduğu söyleniyor.

➲Dolaptaki Gizemli Varlık



9 aydır beraber olduğum bir kız vardı. Hayatımın güneşiydi resmen, harika biriydi. Fakat herkesin olduğu gibi onun da bir takım gariplikleri vardı. Bizi biz yapan şeyler bunlar sonuçta. Garipliklerinden biri gece yarısı mesajlarıydı. Genelde sabah gece ondan gelen 3-4 mesajla uyanıyordum. Çoğu zaman otomatik düzeltmeden çıkmış anlamsız kelimeler veya karışık harfler oluyordu mesajlar. Çoğu zaman…

Bu geçen geceye kadardı. Sanıyorum ki saat geçe 3 gibiydi, telefonumun titreme sesine uyandım. Döndüm ve telefonuma uzandım. Mesaj kız arkadaşımdan gelmişti. Bir tarafım bakmama dahi gerek olmadığını söylerken bir tarafım ya ters giden birşeyler varsa diye şüpheci ve paranoid davranıyordu. Mesajı açtım sonuç olarak. “Tom” Yazan tek şey buydu. Şimdi bunu bir çok sebepten dolayı tuhaf bulmuştum. Birincisi mesaj tamamen düzgün yazılmıştı bu sefer yani bu benim adımdı. Fakat kız arkadaşım bama asla Tom diye seslenmez Thomas derdi. Merakıma yenik düştüm ve cevap verdim. Mesajımdan hemen sonra bir cevap geldi.

“Yardım et”

Boynumdaki tüyler diken diken olmuştu. Bir ürperti hissettim ve midem sıkıştı. Hemen kalktım, üstümü giyindim ve arabama atladım. Evi yakındı ama sanki saatler geçmiş gibiydi. Yoldayken onu aramaya karar verdim.

Hat bağlandı. Hattın öbür ucunda derin bir nefes alma haricinde bir ses duyamıyordum. Defalarca “Alo” dedim, panik ve korku sarmıştı artık. 4. kez “Alo” dediğimde bir şey duydum. Ayak sürme sesi ve derinden güçlü ve coşkulu bir kahkaha sesi duydum. Kız arkadaşımın telefonunu kimin aldığını öğrenmek için bağırdım karşı tarafa fakat çok geç kalmıştım. Telefonu kapatmışlardı. O an kız arkadaşımın evine varmıştım.

Arabayı park alanında bıraktım ve evine doğru koştum. Hiç olmadığım kadar hızlı bir şekilde kapıyı açtım ve odasına korkunç bir manzarayla karşılaşmayı bekleyerek koştum. Gördüğüm şey beni tamamen şaşırtmıştı. Kız arkadaşım yatağında uzanmış uyuyordu. Yavaşça ona doğru yaklaştım ve uyandırdım. Beni gördüğüne şaşırdı ki bu beni daha da şaşırtmıştı. İyi olup olmadığını sordum “iyiyim” dedi biraz rahatsız olmuş bir şekilde. Telefonunu kontrol ettim fakat bana gönderilen mesajla veya aramayla alakalı hiçbir kayıt bulamadım. Yatağının altını ve evin geri kalanını kontrol ettim fakat sıradışı olan hiçbirşey bulamadım. Ben hayal mi görüyordum ki? Mesajlar ve arama hayal miydi? Herşeye rağmen kız arkadaşımın yanında yaklaşık bir saat durdum. O da zaten hemen derin uykusuna geri dönmüştü. Paniğim ve endişelerim yavaşça azaldığında, yatağından usulca kalktım ve eve doğru yola koyuldum. Evden çıkıp arabaya giderken tüm olanları aklımda tekrar tekrar düşünüyordum. Eve dönüş yine normalden uzun gelmişti. Olmuş olabilecek senaryoları düşünüyordum durmadan. Kendi park alanıma girdiğimde kot pantolonumun cebimde telefonum titredi. Telefonu çıkartıp gelen mesajın kız arkadaşımdan olduğunu görünce korku tekrar sardı beni.

“ Dolabı kontrol etmeyi unuttun.”

➲Kırmızı Gözlü Kız

Kırmızı Gözlü Kız


Birkaç yıl önce ben 23 yaşındayken arabam bozuldu ve gidebileceği kadar arabayı sürdüm. Eski bir evin önünde arabam durdu. Arabadan çıkıp eski eve doğru yürüdüm. Kapıyı sevimli yaşlı bir çift açana kadar tıkladım.Sabah olup yardım çağırana kadar evlerinde kalmamda ısrar ettiler. İlk önce tekliflerini kabul etmeye korktum ama iyi niyetli olduklarına kanaat getirip tekliflerini kabul ettim. Bana lezzetli bir yemek pişirip yatacağım odaya götürdüler.


Holde yürürken başka bir kapının önünden geçtik,bana:"Kızımızın odasına girme." dediler. Bunun biraz tuhaf olduğunu düşündüm ama ev benim değildi bu yüzden ricalarına saygı duydum. Gece saat 3"te uyandım ve banyoya gittim.


Meraklıydım bu yüzden kızın odasının kapısının anahtar deliğinden odaya baktım. Duvara doğru küçük bir kızın sandalyede oturduğunu gördüm. Cezalı olduğunu düşündüm ve rahatsız etmek istemedim. Banyoya gidip yeniden odaya döndüm.


Birkaç saat sonra 4:30 civarı çok susadım. Şu almak için odamdan çıktım ve mutfağa yöneldim. Kızın odasından geçerken yeniden merakıma yenilip anahtar deliğinden baktım. Tek gördüğüm kırmızıydı.
Bu yüzden odanın her tarafını anahtar deliği de dahil kırmızıya boyadıklarını düşündüm. Sabah uyandığımda aşağı inip yaşlı çifte evlerinde kalmama izin verdikleri için teşekkür ettim. Bana önemli olmadığını söyleyip gecemin nasıl geçtiğini sordular.


Ben "İyi geçti." dedim ve onlara kızlarının odasındaki boya seçimlerini beğendiğimi söyledim. "Ne boyası?"diye sordular. Kızları ile ilgili özel bir şey olup olmadığını sordum.


Birkaç yıl önce öldüğünü ve tek kırmızı bir gözünün olduğunu söylediler. O an anladım ki gördüğüm kırmızılık kızın bana anahtar deliğinden geri bakan kırmızı gözünden başka bir şey değildi.






➲Namaz Kılan Cinler


İç Anadolu'da bir ormanın yanında bir köy varmış. Bu köyde köylülerden biri her sabah sabah namazına gidermiş. Yine bir çarşamba günü camiye gittiğinde gördükleri karşısında şaşırmış. Normalde 4 5 Kişi Olan Cemaat 30 40 Kişiymiş.

Ve cemaattekilerin her birinin yüzü örtülüymüş. Adam şaşırsa da namaza durmuş ve bitirmiş. Köşeye oturup Kuran-ı Kerim okurken cemaat çıkıp gitmiş. Adam bu durumu imama sormak için imama yönelmiş ve imamı görünce dili tutulmuş.

İmam ayakları ters bir şekilde adama doğru bakıp hafif tebessüm ediyormuş. Adam camiden koşarak çıkmış. Yolda giderken cami imamını görmüş. imam ona selam vermiş adam önce tereddüt edip sonrasında olanları sormuş

Bu durum üzerine imam hiçbir şey demeden camiye gidip bakmış. Cami boşmuş. İmam adama dönerek durumu şöyle izah etmiş; Senin namaz kıldığın cemaat ormanın içinde yaşayan Nusaybin cinleriydi. Onlar onlardan biri ne zaman bir çocuk doğsa buraya namaz kılmaya gelip Allah'a şükrederler demiş.

➲ Çöl Cini


Bir tüccar gurubu, mallarını satmak için develerle çölü geçmekteydiler. Vakit akşam olunca çölün aşağı yamaçlarında bir yerde konaklamaya karar verdiler ve çadırlarını kurdular. Çölü iyi bildiklerinden nerde konaklayacaklarını ve nerede su olduğunuda iyi biliyorlardı. İçlerinden biri, arkadaşlarına dönerek, “Şu tepenin arkasında su var. Ben, biraz su alıp geliyorum.“ diyerek aralarından ayrıldı. Aradan belli bir süre geçti ki ne gelen var ne giden. İçlerinden bir diğeri, “Ben ona bakmaya gidiyorum. Başına bir iş gelmiş olmasın.“ diyerek tepeyi aştı ve gözden kayboldu. Bir süre sonra o da geri dönmeyince, diğerleri de gittiler; fakat giden geri dönmüyordu. En sonunda kervanda bulunan genç ve güçlü bir tanesi, yanına kılıcını ve bir arkadaşını alarak tepeyi aştı. Arkadaşı, ’’Aman Ya Rabbi!’’ dedi. ’’Bir kadın var çırılçıplak ve çok güzel. Bizim arkadaşlar da orada eğleniyorlar. Ben de yanlarına gidiyorum.’’ dedi ve hızla güzel kadının yanına koştu. Genç ve güçlü olan onun peşinden ağır adımlarla gidiyor ve onu engellemeye çalışıyordu. Adam, kızın yanına vardığında herkesin parçalanmış ve organlarının etrafa saçılmış olduğunu gördü. O güzel, çıplak bayan da baş uçlarında oturuyor ve cesetlerini kemiriyordu. Adam, öyle korkmuştu ki bir anda dizlerinin üzerine düştü. Bunu farkeden kız, arkasını döndü. Ağzının kenarları kanlı, gözleri ateş kızılıydı. Tırnakları ise bir deveninki gibiydi.. Uzun saçları adamı ensesinden kavradı ve bir hamlede eliyle ciğerini söküp yanına bıraktı.. Kuvvetli olan, bu vahşet sahnesi karşısında sanki kılıcını kaldıramaz duruma gelmişti.. Sonra kız, gözlerini ona dikti. Ayakları yere basmıyor ve inanılmaz hızlı hareket ediyordu. 

Yaşadığı şoktan eli ayağı tutmaz duruma gelen genç, son söz olarak kendisine yaklaşan cine karşı Allah’a dua etti. Elinde birdenbire bir dua belirdi.. Genç, hızla duayı okudu. Duayı okumasıyla birlikte gökten bir yıldırım indi. Kıza öyle bir çarptı ki; kız, avret yeriden alnının çatısına kadar yarıldı.. Genç, şok içerisinde kervana döndü ve elindeki kağıtta yazan duayı kervancıbaşına gösterdi. Olan biten herşeyi de anlattı. Kervancıbaşı, pek dini bütün bir insandı.. Çöl cinlerini de duymuş olacaktı; ama inancı ve bilgisi zayıf gencin ona sorduğu soru farklıydı.. “Ey kervancıbaşı, bu dua nedir neyin nesidir?“ Kervancıbaşı, duayı görünce gözleri faltaşı gibi açılıverdi.. “Ey genç insan, işte kasların ve gençliğinin yetmediği bu hususta sana yardımcı olan dua, bir Kur’an ayetidir. Bu, Bakara Suresi 255’nci ayettir. Yani Ayet El Kürsi...!“

➲Gizemli Ev






Öncelikle olarak bu içimdeki sıkıntıdan kurtulmak istiyorum. Ben 36 yaşında İngilizce öğretmeniyim. Ama anlatacaklarım 16 yıl önce köyümüzde yaşanan olayla ilgili. Keşke söylediklerim ve olanlar yalan olsaydı da anlatmasaydım. Ne yazıkki öyle olmadı.. Olayı uzatmadan anlatayım.. Bizim köyde sürekli elektrikler kesilir, bilmem ne arızasından dolayı felan.. O gece kahveden çıktım eve gidiyordum, elimde abur cuburlarım vardı evde yerim diye almıştım. Yaklaşık olarak 20-25 dakika yürüdükten sonra, gözüme o eski ev takıldı. Kuran kursunda hoca anlatmıştı, bu ev sahipli diye.. O yüzden hiç zaman kaybetmeden yürümeye devam ettim.. Bizim köyde gece 10'dan sonra hayat biter. Yani kimse dışarı çıkmaz, herkes zamanını evde geçirir. Bizde arkadaşlarla hep dışarıda takılırdık.

O gece cinci hocaya gidip ondan, sahipli ev hakkında bilgi alacaktık. Hazine falan olabilir sonuçta. Zaman kaybetmeden eve vardık, hocanın evini affedersiniz bok götürüyordu. Bu ne iğrenç kokudur diyerek birbirimize bakıyorduk. Hoca 2.kattan seslendi girin içeri diye. Bizde daldık içeri, arkadaş korkudan gelmeyecem falan dedi, biz 2 kişi içeri girdik. Duvarlarda tüm resimler ters çevrilmiş, duvarda Arapça kelimeler falan vardı. Hocanın yanına çıktık, oturun hele dedi. Derdimizi anlattık, hoca "o eve gitmeyin ha sakın" dedi. O evi Marid cinleri sahiplenmiş. Hoca da zaten iki tane cinle evli olduğunu biliyorduk, daha rahatsız etmeden gidelim dedik. Dışarı çıkar çıkmaz, evden köpek havlama sesleri duyduk, içeri de köpek yoktu halbuki.. Refleks olarak küfür ede ede kaçtık.. Soluklanınca hemen iddiaya girdik, o eve kim girer diye.. O an hepimiz sustuk, bence hepimiz girelim dedim.

Evlere dağıldık ve 1 saat sonra tekrar buluştuk. Yamaçtaki o eve yarım saat sonra vardık, kapının etrafında bir kaç tane gölge gördük, sanki sohbet ediyor gibiydiler. Yanımıza kuran almıştık, yavaş adımlarla ilerledik. Baykuş ötmeye , köpekler havlamaya başlamıştı. Biz bu durumdan keyif almıyorduk ama biri bizi eve çekiyordu. Zaten öylede oldu eve girdik. Evin tadilatı olmadığı için çökme sorunu vardı, yavaş yavaş ilerliyorduk, size yemin ederim yukarıdan gülme sesi geldi, yani tüylerim diken diken olmuştu. O an arkadaşım camdan birşeyin bize baktığını gördü, bizde dalga geçiyor diye rehavete kapıldık, öyle değilmiş, yukarı çıkınca, alttan yürüme sesleri duyduk, sanki biri bizi takip ediyordu. Hemen evden çıkalım diye yalvardım arkadaşlara, tekrar alt kata indik, kapı kapanmıştı açılmıyordu. Zorladık açılmadı, diğer yollara bakmaya başladık ama nafile.. Aradan 5-10 dakika geçti kapı açıldı, inanamadık çünkü kapıyı açan cinci hocaydı, çabuk çıkın kaçın diye sürekli bağırdı, kendisi orada kaldı. Biz koşa koşa köye vardık. Elektrikler olmadığı için bizim evde kaldık arkadaşlarla.. Sonraki gün öğrendik, o evin altında çok fazla miktarda gömü varmış. Bilmem ne kralının kızının eviymiş zamanında.. Ömrüm boyunca ben böyle cinlere inanmazdım ama artık kesinlikle inanıyorum. Sizde dikkatli olun.